Tarih 8 Mayıs 1911... Missisipi'de belki de o an kimsenin farkında olmadığı, müzik tarihinin en önemli şahsiyetlerinden birisi, Robert Johnson dünyaya gelir. Tanıyanlar O'ndan "çılgın" bir kişilik olarak bahseder. Yakın dostu Johnny Shines şöyle anlatır: "İnsanlar onun bir çılgın olduğunu düşünürdü. Çünkü o, sabit kaldığı yerden gitmekten başka hiçbir şey düşünmez sadece valizini alır, toplar ve bir anda olduğu yeri terk ederdi. Sadece yolculukları vardı."
Robert Johnson sadece 27 sene yaşadı ve kıskanç bir sevgilinin elinden bedenine sızan zehir yüzünden yaşama veda etti. Bu kısacık yaşamında toplam yirmi dokuz şarkı kaydetti. Dostları onun muhteşem bir kulağa sahip olduğunu ve bir şarkıyı radyodan duyar duymaz notası notasına gitarıyla çaldığını anlatır.
Missipi Delta Blues’unun bu farklı kişiliğinin sayıca az olan kaydı aslında müzikte bir çığır açmıştı. Kendinden sonraki hemen hemen bütün blues ve rock müzik müzisyenlerini derinden etkilemiş, şarkılarının etkisi hiç geçmemişti. Hatta rock müziğinin atası sayılırdı. Önemli rock grupları saygılarını onun bestelerini söyleyerek göstermişlerdi. Onun bir çılgın ve dâhi olması gerçeğinden başka hakkında üretilmiş bir efsane vardı ki asıl gelmek istediğim konu da bu. Efsaneye göre, Jonhson muhteşem bir blues gitaristi ve şarkıcısı olmak için ruhunu satmak üzere şeytanla bir anlaşma yapmıştır. Gittiği kısa yolculuğun ardından Johnson olağanüstü bir gitar ustasına dönüşmüş, bunun karşılığında da şeytana ruhunu satmıştı. Kısa bir anekdot düşmek gerekirse, blues müzik olarak Afro-Amerikalıların köle olarak tarlalarda çalışırken söyledikleri şarkılardan kaynağını alır. Sözlerinde kölelerin yaşadığı sıkıntılar ve sorunlar dile getirilir. İlk başlarda kolektif olarak söylenen şarkılardan ve bu gelenekten esinlenen müzisyenler daha sonraları gitar eşliğinde bu müziği farklı tarzlarda çalıp, söylemeye başlarlar. Belki de, zorlama bir tabirle, blues geleneğini aşık geleneğine benzetebiliriz.
Aşık geleneği içersinde ise, rüyadan kalktığında mahlasını ve saz çalma kabiliyetini kazanmış aşıklara dair söylencelere rastlanır. Hatta aşıkların delilik ve şeytanla ilişkilendirilmesi de sıkça rastlanan bir durumdur. Bu görüşün altında saz çalıp söyleme geleneğinin İslam öncesine ait bir pagan (İlerleyen kısımlarda paganizm ve muhalif müziğin dinle olan ilişkisi irdelenecektir. Bu ilişkinin burada bahsi geçen ilişkiyle benzerlikler taşıyıp taşımadığı başka bir çalışmanın konusudur. Ancak konuya ilişkin bir soru işareti koyulması gerektiğini düşünüyorum.) geleneği olduğu inancı yatar.
Robert Johnson’un hikâyesi ile rock ve metal müziğinin belki de şeytanla ilk dansı başlamış oluyordu. Bundan sonra blues, rock ve türevleri yer yer şeytan ile anılacaktı. Birazdan anlatmaya çalışacağım black metal işte şeytanla dansın ötesine geçerek bir başka fenomene dönüşmüştür.
Black metal (Metal müziğinin şeytan, satanizm ve din karşıtı öğelerle anılması black türünden önceye, yetmişlere uzanır. Metal müziğinin yaratıcılarından kabul edilen Black Sabbath 1970 tarihli "Black Sabbath" isimli albümle korku film temaları ve şeytanı kullanmıştı. Ayrıca, bir ara bu grubun vokalistliğini yapan Ronnie James Dio da yer yer satanizm konusunu sözlerinde işler. Yetmiş sonlarında konserlerde kullanmaya başladığı, tarihi çok eskilere dayanan "İblis Boynuzu" (Devil horn)( \m/ ) adlı el işareti metal kültürünün sembolü haline geldi.), aşırı metal (extreme metal) türleri arasında en çarpıcı, underground (yeraltı) ve tartışmalı müzik akımlarından birisidir. Black metal, oldukça hızlı gitar ritimleri, atonal-kaotik müzikal yapısı, vokal tekniği "Scream" (Bazı vokaller diğer bir tür olan death metal’deki vokal tekniği ‘growl’u da tekniklerinde kullanır) olarak tarif edilen bu vokal tekniğinin en büyük özelliği, çığlıkla ya da insani olmayan bir tarzda yapılmasıdır. Bu insani olmayan (dehumanized) vokal tekniği müziğin kaotik, sert yapısı ve liriklerinin çoğu zaman ölüm, satanizm, paganizm, şeytan, din-karşıtlığı gibi konularla ilişkili olmasından kaynaklıdır. Bu kimi zaman bir çeşit "misantrophy" olarak nitelendirilir (bkz. Harris-Kahn, Keith. 2004. Unspectacular Subculture? Transgression and Mundanity in the Global Extreme Metal Scene, After Subculture (ed.Bennett, An & Harris-Kahn, Keith), Palgrave-Macmillan: Basingstoke) ) ve daha ziyade satanizm, kara büyü (black magic) ve din karşıtlığını işlediği şarkı sözleriyle müzik türü olmanın ötesinde sosyolojik de bir konudur. Müzikalitesi ve şarkı sözleri bağlamında bakıldığında bir nevi "dünyevi" koşulların ötesine geçme çabasıdır. Burada dünyevi, sıradan, yapılması zorunlu (yaşamak için çalışmak, statü ya da eğitim), "sıkıcı" olan olarak tanımlanabilinir. Fakat en nihayetinde bu müzik sahnesinde (scene) yer alan birey, dünyevi ile dünya-dışı olmanın arasındaki gerilimi yaşamaktadır. Kaos ve dünya-dışı anlamlarıyla black metal, genç insanlar tarafından marjinal bir sosyalleşme yolu olarak kullanıldığı gibi, "sıradan", "sıkıcı" sosyalleşmeden de kaçış yoludur aynı zamanda (Metal hakkında konuşulurken bazı yerlerde referans verilmemiştir. Bunun nedeni, söz konusu müzikle 17 yıldır olan ilişkim ve belli bir dinleme disiplini içerisinde bu müziği yakından takip etmemdir. Dolayısıyla verilen bilgiler birçok referansın, kaynağın bileşiminden oluşmaktadır.).
Kısaca bu müziğin kökeninden bahsetmek gerekirse: 1982 yılında, kurucuları Cronos, Mantas ve Aboddon (İsimler müzisyenlerin gerçek isimleri değil mahlaslarıdır.) olan İngiliz menşeli grup Venom "Black Metal" (Grup bu albümden bir sene önce "Welcome To Hell" isimli ilk (debut) albümlerini çıkartmıştır. (Neat Records, 1982) Başka bir not düşmek gerekirse, black metalin öncüleri olarak Venom ve İsveçli grup Bathory hakkındaki tartışma yer yer devam etmektedir.) isimli çalışmasını piyasaya sürer. Bu albüm ileride olacakların bir habercisi gibidir. Sözlerinde satanizmi işleyen grup, kariyerinin ilerleyen yıllarında da bu konuyu işlemeye devam eder. Grup müzikal anlamda birazdan değineceğim türle ilişkili olmasa da, satanizm ve karanlık lirikleri ile aslında bir çok metal müzik sahnesini derinden etkilemiş ve hatta isim babalığı yapmıştır. Grubun "Black Metal" isimli albümünden yaklaşık beş sene sonra, Kuzey Avrupa'da, Norveç'te Oystein Aarseth (**.a Euronymous) tarafından Mayhem adında bir grup kurulur ve yeni bir dönemi başlatan "hareket" (Mayhem, bir gruptan öte içerisinde bir çok müzisyenle doğrudan ilişkiler barındıran, Norveç'te gerçekleştirilen Hıristiyanlık karşıtı eylemlerde ismi anılan bir yapılanma gibidir.) olarak müzik sahnesine ismini yazdırır. Venom'un "Black Metal" adlı albümü artık bir türün adı olmuştur ve Mayhem grubu ise bu türü ilk yaratanlardandır.
Kısaca, black metal sözlerinde satanizmi, Hıristiyanlık karşıtı, karanlık temaları işleyen, müzikal olarak sert gitar rifferini, kaotik bir soundu, tekrar eden ritimleri (repetitive), hızlı davulları ve çığlık vokallerini kullanan "aşırı (extreme) metal" türünün ismi hâline gelmiştir (Bu türün de kendi içerisinde Pure Black, Senfonik Black, Viking-Black gibi bir çok alt türü (sub-genre) vardır). Hatta, bu tür Norveç menşeli olduğundan müzik literatürüne "Norveç Black Metal" (Norwegian Black Metal) olarak geçmiş ve Mayhem’in ardından bir çok başka müzisyen de kendilerinden bir şeyler katarak aynı türde müzik üretmeye başlamıştır (Marduk, Emperor, Satyricon, Gorgoroth, Immortal... vs). Fakat söz konusu müzik grupları sadece ürettikleri müzikle dikkat çekmiyor aynı zamanda bazı eylemlerle de isimlerinden bahsettiriyorlardı: Norveç’te yakılan bir çok kilise, cinayetler, yaralamalar ve tecavüzler gibi. Ancak bu müziğin suçla en ciddi teması, Norveç’te Emperor grubunun davulcusu Bard Eithun’un (nam-ı diğer Faust) 1992 yılında, Lillehammer’de bir yabancıyı öldürmekten hapse girip, 14 sene cezaevinde kalması ve bundan bir sene sonra Mayhem grubunun kurucusu Euronymous’un, grubun basçısı Varg Vikernes (Kont) tarafından 10 Ağustos 1993’te Oslo’da bıçaklanarak öldürülmesiyle olmuştu. Örnekler sayıca çoğaltılabilir. Bir diğer olaylı bir grup ise Gorgoroth’dur. “Norveçli Black Metal grubu Gorgoroth’un gitaristi Infernus (gerçek adı Roger Tiegs) Norveç mahkemelerince tecavüzden üç yıla mahkum olmuştur. 27 Nisan 2004 yılında, 34 yaşındaki Tiegs ve 32 yaşındaki arkadaşı, Bergen’deki Garage adlı barda tanıştıkları yirmi dokuz yaşındaki kadını barın kapanmasının ardından evlerine çağırırlar. İki erkek kadını darp ettikten sonra cinsel ilişkiye girmeye zorlarlar. Tiegs ve arkadaşı ilişkiyi doğrularken, zorla değil rıza ile olduğunu iddia ederler. Şubat 2005’te yine Gorgoroth grubunun vokali Gaahl, 42 yaşındaki bir adamı dövmek ve ona zorla kanını içirmekten 14 ay hapis cezasına çarptırılır”.
Çarpıcı bir not düşmek gerekirse, black metalciler tarafından işlenen suçlar ve kilise kundakları nedeniyle tedirgin olan Norveç’te, bazı belediyeler satanizm sempatizanları için önemli bir tarih olan 06.06.2006’da kiliselerin yakılmaması için bir takım güvenlik önlemi uygulama kararı almıştır. Bu günün özelliği, şeytanın sayısı olarak kabul edilen 666’ya tekabül etmesinden ve o gün şeytanın dünyaya geleceğine dair duyulan inançtan gelmektedir. O gün boyunca kiliselerde güvenlik güçleri bekleyecek, sokaklarda yakılabilecek çöp ve bazı kutular kaldırılacak, tüm yangın alarmları ve çıkışlar kontrol edilecektir.